Türk Kütüphaneciliği 28, 2 (2014), 147-148 Editörden / Editorial Gündemin İçinden Concerning the Agenda Agenda put under the scopes of 50th Library Week, Soma mine disaster, censorship, book bans, social media bans, 450th birth anniversary of Shakespeare, 100th birth anniversary of Turkish socio-realist writer Orhan Kemal, deceases of Marquez and Mr. Ahmet Gürlek who is legend director of İzmir National Library in the editorial. Değerli okurlarımız, 19. yüzyıl yazarlarından Ralph Waldo Emerson eğitim programlarını yorumlarken “Halkı öyle bir eğitmeliyiz ki gırtlağımıza sarılmasın. Onu öyle pasif hale getirelim ki bize karşı çıkmasın” demiştir. Cumhuriyet devrimleri itaatkar halkın aydınlanmasında egemenlere, feodal yapıya karşı önemli kazanımlar elde edilmesinin önünü açmış, demokrasi ve özgürlüğün gelişmesi için gerekli ortamı hazırlamıştı. Vahşi kapitalizmin ortaya çıkardığı ideolojiler sonucu geriye dönüş eğilimleri hız kazanmış; bireysel kimlikler ve Cumhuriyet ile kazandığımız değerler geliştirilememiş ve bu değerler yavaş yavaş yok olmaya başlamıştır. 50. yılını kutladığımız Kütüphane Haftası’nı içine alan yılda meydana gelen Soma maden faciası taşeronlaşma ideolojisinin doğal bir sonucuydu. Her zaman olduğu gibi toplumda saman alevi gibi bir tepki yarattı ve resmi ağızlardan konuya ilişkin açıklamalar, yorumlar yapıldı. Kaderci bir anlayışla inşa edilen maden ocaklarında kaybettiğimiz Can’ları en yetkili ağızlar 19. yüzyıl istatistikleriyle karşılaştırarak açıklamaya çalıştı. “En son” yaşanılan bu facia bilgi toplumunun ne kadar gerisinde kaldığımızın en somut göstergesi. Öncekilerde olduğu gibi bir iki kişi tutuklandı ve defter kapatılmak üzere. Tam bir ortaoyunu! Evet, bu yaşananları kitabı kutsallaştırmış fakat henüz okumamış bir toplumun doğal sonucu olarak açıklayabiliriz. Yusuf’u, Feride’yi, Raif Bey’i, Nesibe’yi, Memed’i, Köse Hasan’ı, Agah Bey’i, Zübük’ü ve nicelerini “okumadan”; başka dünyalara girmeden; başkalarının yaşamlarına ortak olmadan; kendi yaşamımızın dışına çıkmadan başka dönemlere, toplumlara, yaşamlara ilişkin bilgi sahibi olamayacağımızı, insanca değerleri içselleştiremeyeceğimizi, empati duygumuzu geliştiremeyeceğimizi ve sonuç olarak bilgi toplumuna dönüşmenin mümkün olmayacağını artık görmek ve anlamak gerekiyor! Bununla birlikte olaylara toplum tarafından verilen tepki “etik değerlerimizi” de yitirmeye başladığımızın önemli bir göstergesi. Oya Baydar, “Çöplüğün Generali” adlı yapıtında “...İnsanlar dertsiz başlarına dert almak istemiyorlar doğal olarak. Gördüklerini görmezden gelmek bu toplumda erdem sayılan bir alışkanhk.. .3 M virüsü. 3 Maymun mu yani. Duymadım, görmedim, konuşmadım.” sözleriyle sanki günümüz Türkiye’sini anlatıyor Olaylar çabuk unutuluyor ve kanıksanıyor. Gündemin İçinden Concerning the Agenda148 Editörden / Editorial Sosyal ağların yasaklanarak halkın okuma, haber alma ve iletişim kurma özgürlüğünün elinden alınması ya da kısıtlanması neredeyse bir asır önce yazılmış 1984 adlı romanın 21. Yüzyıl Türkiye’sinde gerçeğe dönüşmesinin izdüşümü. Youtube hala kapalı / yeni açıldı! Sansürler, kitap yasakları. Bu olgular kütüphanelerimizin kapısındaki tehlikenin en önemli habercileri! Bu nedenle halkın aydınlanmasında önemli bir potansiyel güce sahip kütüphanelerimizin sahibi bizler mesleki ahlak ilkelerimizi tekrar gözden geçirmeli, mesleki örgütlerimizle bütünleşmeli ve topluma verdiğimiz hizmetlerle aydınlanmanın mimarları olmalıyız. Emerson’un söylediğinin aksine halkı öyle okutmalıyız ki, “karanlığın üstüne bir güneş gibi doğabilsin.” 19. yüzyılın sonlarına doğru doğmuş Brecht’le seslenmek istiyorum: “Rica ederiz, ‘olağan’ demeyin hemen her gün olup bitenlere! Kargaşanın hüküm sürdüğü, kanın aktığı, düzensizliğin at oynattığı, keyfiliğin yasalaştığı yerde demeyin sakın: ‘Bunlar olağandır.’” Değerli okurlarımız, İçinde bulunduğumuz 2014 yılı, Türk ve dünya edebiyatından iki önemli yazarın çeşitli etkinlikler ile anıldığı bir yıl. Türk edebiyatında toplumsal gerçekçi yazının büyük isimlerinden, Orhan Kemal’in 100.; dünya edebiyatına yön vermiş Shakespeare’nin 450. yaşı. Bununla birlikte 2014, iki üretken insanın aramızdan ayrıldığı bir yıl oldu: Meslektaşımız Ahmet Gürlek ve büyülü gerçekçiliğin en büyük temsilcisi Marquez. İnsanlığa yapıtlarıyla daha nice yıllar ışık tutacak bu üç edebiyatçıyı; mesleğimize önemli derecede katkı sağlamış, meslektaşımız Ahmet Gürlek’i ve Soma’da kaybettiğimiz “301” emekçiyi sevgi ve saygıyla anıyoruz. Yazımı sonlandırırken, 50. yılını kutladığımız kütüphane haftasının ardından yayınlanan bu sayımızla Türk Kütüphaneciliği editör grubuna dönüşümlü olarak editoryal bölümde yazmanın kapısını açan; bunun ötesinde dergimizin düzenli olarak yayınlanmasını büyük bir özveri ve titizlikle koordine eden Dr. M. Tayfun Gülle’ye saygı ve şükranlarımı sunarım. Değerli okurlarımız, dergimizin Haziran sayısı bilimsel ve uygulama örneklerinin yer aldığı yazıların yanı sıra düşündüren, tebessüm ettiren özgün yazı ve haberlerle dopdolu zengin bir içeriğe sahip. Yaz mevsimini yaşadığımız bu günlerde kitap raflarındaki dostlarla daha yakından vakit geçirmeniz dileğiyle saygılar sunar, aydınlık günler dileriz. Atakan Aydın