The Journal of Academic Social Science Studies International Journal of Social Science Doi number:http://dx.doi.org/10.9761/JASSS6981 Number: 55 , p. 209-224, Spring II 2017 Yayın Süreci / Publication Process Yayın Geliş Tarihi / Article Arrival Date - Yayınlanma Tarihi / The Published Date 22.02.2017 20.04.2017 RESMİN SOYUT VE SOYUTLAMADAKİ YÜZÜ: YENİ-PLASTİSİZM NEO-PLASTICISM: THE ABSTRACT FACE OF ART, AND THE FACE OF ART IN ABSTRACTION Yrd. Doç. Dr. Melek Akyürek Abant İzzet Baysal Üniversitesi Güzel Sanatlar Fakültesi Resim Bölümü Öz XX. yüzyılda, sanatta nesnel dünyanın terk edilişiyle birlikte, sanatın da yü- zünde değişimler meydana gelmiştir. İnsan duyularının ötesinde akılla kavranan resim, kendi plastik öğelerini ortaya koymuş ve sanatçıların bakış açılarında köklü bir değişik- lik olmuştur. Sanat, doğanın taklidinden uzaklaşmıştır. Geometrik öğelerin hacimlendi- rilmeye başvurulmadan, ana renklerle kullanıldığı, dengeli kompozisyonlar ortaya çık- maya başlamıştır. Bu akım Neo-Plastisizm (Yeni-Plastikçilik) olarak karşımıza çıkmak- tadır. Piet Mondrian, Theo Van Doesburg, Bart van der Leck, Georges Vantongerloo, Vilmos Husz{r gibi sanatçıların oluşturduğu bu Neo-Plastisizm akımı, XX. Yüzyılda et- kili olmuştur. Bu çalışmada, Neo-plastisizm akımının anlamı, amacı ve resim sanatında, akımı kullanarak çalışmalar üreten sanatçıların eserleri çözümlenmeye çalışılmıştır. Akım, 1912-1917 yıllarında özellikle etkili olmuş ve bu akım üzerinde kuramsal ve plas- tik araştırmalar yapılmıştır. Sanattaki biçim ve içerik farklı bir boyuta taşınmış, soyutla- ma ve soyut eserler üretilerek, evrensel öğelerle yeni biçim anlayışı ortaya çıkarılmıştır. Temsilden vazgeçilen bu sanatta, yüzyıllardır süregelen doğa taklitçiliği bir tarafa itilmiş ve yenidünya görüşüne uygun eserler ortaya konmuştur. Çalışmada sanatçıların sanat felsefeleri ve sanatçıların eserlerinin çözümlemelerinde betimleme araştırma yöntemi kullanılmıştır. Araştırmada, konuyla ilgili görsel ve yazınsal literatür taraması yapılmış ulusal ve uluslararası kitap, dergi, makale, bildiriler vb. taranmıştır. Çalışma, konuyla il- gili resimler üreten sanatçılarla sınırlandırılmıştır. Yapılan araştırma doğrultusunda so- nuç bölümü oluşturulmuştur. Anahtar Kelimeler: Neo-Plastisizm (Yeni-Plastikçilik), Soyutlama, Soyut, Piet Mondrian, Theo Van Doesburg Abstract With the abandonment of the material world in art in the 20th century, when humans produced their plasticized versions of art understood by the mind beyond the senses, the face of art as well as the perspective of the artists underwent a profound 210 Melek Akyürek change, which led to balanced compositions that avoided representing nature and de- picted geometric objects without volume using primary colours. This movement, led by artists such as Piet Mondrian, Theo Van Doesburg, Bart van der Leck, Georges Van- tongerloo, and Vilmos Husz{r was called neoplasticism. This study aims to describe the basics and the aims of neoplasticism and to analyze the works of art by artists of this movement. Neoplasticism was especially dominant between 1912 and 1917, and theoret- ical and plastic studies were made in this period. It added a new dimension to style and content of art, and through the use of abstraction and production of abstract works of art, introduced a new understanding of style of universal items. By abandoning simile, this movement of art brushed aside the centuries long tradition of imitation of nature, and its works of art were in line with the new view of world. For the purposes of this study, books, journals, articles, reports on the movement were reviewed, and the philos- ophies and analyses of the works of art of the artists were described. The pictures ana- lyzed in this study are limited to the artists who were part of this movement. Conclu- sions were made according to the analyses performed. Keywords: Neo-Plasticism, Abstraction, Abstract, Piet Mondrian, Theo Van Doesburg GİRİŞ XX. yüzyılda birçok alanda değişme meydana gelmiştir. XX. Yüzyıl, sanat akımla- rının doğumunun yaşandığı bir yüzyıl olmuş- tur. ‚XX. Yüzyılın başında Fovizm, Kübizm, Fütürizm, Konstrüktivizm gibi birbirinden farklı pek çok akımın genel ilkesi ‘soyutlama’ olmuştur. Dış gerçekliğe tam anlamıyla sırtını dönmeyen bu akımlar, dâhilinde ele alabile- ceğimiz pek çok sanatçı, izleyicinin önüne ancak ‘biçimsel çözümleme’yle algılanabile- cek yapıtlar çıkartmıştır. Ancak biçimlerin parçalanarak soyutlandığı, nesnelerin tanın- maz hale geldiği Analitik Kübist resimlerle saf bir soyuta varılmamış; nesne, varlığını koru- muştur‛(Antmen, 2010: 80). Soyut sanatla beraber nesnel dünyadan tamamen vazgeçil- miştir. ‚Soyut sanat, XX. yüzyıl modenizmini başlıca ifade biçimi olmuş, XIX. Yüzyıl so- nunda İzlenimciler’den başlayarak gelişen soyutlama eğilimi, sanatçıların görünen dün- yanın gerçekliğinden aşama aşama kopuşu beraberinde getirmiştir. Tek bir sanatçıya ya da akıma atfedemeyeceğimiz bu kopuşu, dış gerçekliğin yerine sanatın kendi öz gerçekli- ğini koyan, böylece renk, çizgi, espas gibi biçimsel öğelere odaklanan pek çok sanatçı birlikte gerçekleştirmiştir. XX. Yüzyıl başına tarihlenen her akım, genel bir eğilim olarak soyutlamayı benimsemiş, ‘sanat için sanat’çı bir yaklaşım içinde akademik ve natüralist ifadeden ayrılmıştır‛( Antmen, 2010: 79). So- yut sanatın temsilcilerinden Kandinsky, sana- ta yeni bir boyut getirmiştir. ‚Sanat ve doğayı birbirinden ayıran, sanatın da doğa gibi ken- dine özgü bir gerçekliği olduğuna inanan Kandinsky’ye göre sanat doğayı taklit etmeyi bırakmış, kendi doğasını ortaya koymaya başlamıştır. Kandinsky, ‘Über das Geistige in der Kunst’ adlı kitabında (1911) soyut resim- den ne anladığını ve bu yoldan ne anlatmak istediğini açıklamıştır. Kandinsky, tin sözcü- ğünü maddesel, ruhsal ve düşünsel anlamda kullanıyor< Kandinsky o yıllarda aralarında Mondrian’ın da bulunduğu birçok sanatçının ilgisini çeken Teosofi akımından çok etkilen- miştir< Bu akımın temel düşüncesine göre madde ve tin karşıtlık değil, aynı ilkenin deği- şik aşamalarıdır. İnsan duygularını aşarak en üst düzeye, tinselliğe ulaşabilir. Tinin belir- ginleştiği, duyularla algılanabildiği tek alan, sanattır‛(İpşiroğlu, 2009: 47). Sanatta da tin- sellik ön plana çıkarak yeni bir bakış açısı geliştirilmiştir. Bu bakış açılarıyla değişen dünya görüşüyle beraber evrenselliğin önem kazandığı, geometrik biçim anlayışı benim- senmiştir. Bu anlayış, bizi ana renklerin kulla- nılarak, rasyonel bakış açısıyla Neo- Plastisizm’e getirmiştir. Resmin Soyut Ve Soyutlamadaki Yüzü: Yeni-Plastisizm 211 NEO-PLASTİCİSM (YENİ PLASTİ- SİZM) Neo-Plasticism (Yeni Plastisizm)'in tanımını ilk olarak ele alırsak: Neo- Plasticism, "Mondrian'ın, Hollandalı felsefeci M.H.J. Schoenmaekers'in doğanın bütünlüğüne ve bu bütünlüğün çizgilerin geometrik kesişme- leriyle ifade edilmesine ilişkin mistik ve tran- sandantal (aşkın) düşüncelerinden etkilenerek De Stıjl akımı içinde geliştirdiği estetik kav- ram olarak açıklanmıştır. Mondrian, Schoen- maekers'in de nieuwe beelding (yeni plas- tik/biçim) deyimini "yeni plastisizm" olarak kullanmış ve Le Néoplasticisime (1921; Yeni- Plastisizm) adlı kitabında yeni plastik sanatın, biçim ve rengin dikdörtgen bir düzlemde bir bütün olarak tanımlanmasıyla başladığını öne sürmüştür. Mondrian, Yeni plastisizm ilkele- rini en yetkin biçimiyle 1920'lerin başında yatay-dikey çizgiler, ana ve nötr renklerle oluşturduğu Kırmızı, Sarı ve Mavi Kompo- zisyon (1921; Belediye Müz., Lahey) gibi ya- pıtlarında uygulamıştır "(Eczacıbaşı Sanat Ansiklopedisi, Cilt 1). Neo-plastisizm, Kübizm'den çıkmıştır ve Mondrian'ın 1912'den 1917'ye kadar süren kuramsal ve plastik araştırmalarının sonucu- dur. Dik açı ile üç ilkel renk (mavi, sarı, kır- mızı) ve renk sayılmayan siyah, beyaz, gri Neo-plastisizm'in öğeleridir. Neo-plastisizm daha sonra geometrik soyutlamanın kökeni olmuştur. Avrupa Rasyonalizminin biçim anlayışı Neo-plastitizm'e dayanmaktadır. ‚Neo-Plastisizmin kuruluş prensibi, Theo van Doesburg tarafından açık bir şekilde şöyle tanımlanıyordu: ‘Akıl, henüz yapmaya başlamadan önce sanat yapıtını bütünüyle algılamalı ve şekillendirmelidir< Ne doğa- dan ne duyulardan ne de sezgilerden edinilen yapısal izlenimleri taşımalıdır